İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Arzu Uçar ile son kitabı “Arıların Dişleri Yoktur” hakkında konuştuk


• Arzu Hanım merhaba. İlk olarak sizi tanımak isteriz. Edebiyat serüveniniz nasıl ve ne zaman başladı?

Okuyarak ve okuduğum kitaplarla çok yoğun bir ilişki geliştirmemle başladı. Ben her zaman iyi bir okur oldum, yazmak çok da üzerine kafa yorduğum bir eylem değildi. Ancak sonraları anlatmak istediğim hikâyelerle dolmaya başladı zihnim; bu hikâyeleri en iyi şekilde aktarmaya çalışmak, hikâyelerin bende yarattığı etkiyi okurda da yaratma isteği yazma serüvenimin başlangıcını oluşturdu.

• Arıların Dişleri Yoktur adlı çocuk kitabınız İthaki Çocuk etiketiyle minik okurlarla buluştu. Farkındalık Serisi’nin bu ilk kitabını bize anlatır mısınız? Çocuklara ve ebeveynlere ne anlatmak istediniz?

Bu kitabı yazma amacım, engelli çocukların daha rahat ve hoşgörülü bir ortamda büyümelerini sağlamak için tüm çocukların ve yetişkinlerin zihninde farklı bir bakış açısı yaratmaktı. Sadece empati kurmak değil, farklılıkların güzellikleri olduğunun ayırdına varmak çok önemli benim için. Bu kitapla birlikte bu düşünceyi çok küçük yaştaki bireylerin zihninin bir köşesine yerleştirmek istedim.

• Bu kitabın çıkış noktası neydi?

Arıların Dişleri Yoktur bir cümle olarak belirdi zihnimde önce. Evet, onların dişleri yoktur ama zaten dişlere ihtiyaçları yoktur diye düşündüm. Bu, ancak dişlere sahip olan ve dişlere gereksinimi olan bir insanın akıl edeceği bir cümleydi. Sonra hayata kendi baktığım pencereden, benim gibi olmayan, bana benzemeyen canlıları nasıl yorumladığım üzerinde durdum. Dünyayı sadece kendimiz gibi olanlarla paylaşmadığımızı hatırlattım kendime ve bunu bütün çocuklar hatırlasın istedim. Çünkü onlar bu düşünce ve empati duygusuyla yetişirlerse dünya daha yaşanılabilir bir yer olacaktır.

• Kitaptan bir alıntı yapmanızı istesem, hangi cümleleri seçerdiniz?

“Dişleri bile yokken bu şekilde ısırabilmelerine inanamıyorum.”

• Çocuk edebiyatı dinamiklerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce çocuk kitaplarının bir dönüşüme ihtiyacı var mı ya da kalıcı olan hangi noktalarını verimli buluyorsunuz?

Yerli ve yabancı çocuk kitaplarını takip etmeyi ve okumayı çok seviyorum. Çok önemli fikirleri çok sade cümlelerle ve hikâyelerle anlatmak dünyanın en zor işi bana kalırsa. Bunun yanı sıra bir çocuğun hayal dünyasının sınırlarının olmadığı düşünülürse sizin de bir yazar olarak benzer bir hayal dünyasına sahip olmanız, içinizdeki çocuğu kaybetmemiş olmanız çok önemli. Bu nedenle çocukların hayal dünyasını besleyen ve onların dünyaya bakışını güzelleştiren kitaplar yazılmasını çok önemli buluyorum. Kitapların bir dönüşüme ihtiyacı olup olmadığı konusu belki bir editörün cevaplayabileceği bir soru ama ben bundan ziyade çocukların bu kitaplara erişimi konusunda bir dönüşüm yaşanmasını diliyorum. Keşke daha çok çocuk bu güzel kitapları okuma şansına erişebilse.

• “Bir Küçük Delilik” ve “Dış Kapının Mandalı” adlı öykü kitaplarınızın yanında yakın zaman önce Pangea Kitaplığı’nın ilk bilimkurgu seçkisi olan “İlk”teki öykünüzle de tanınıyorsunuz. Bu tabloya baktığımızda çocuk kitaplarını size sevdiren şey neydi? Sizin çocuk kitabı yazmanızın sebebi nedir?

Pandemi süreci edebiyata bakışımı önemli ölçüde etkiledi. Hayatlarımızın ve yaşadığımız dünyanın ne kadar kırılgan olduğunu gördüm. 2020 yazında ülke genelinde meydana gelen yangınlar, ağaçlarla birlikte bir sürü canlının yok olması beni derinden etkiledi. Çocukların büyüdüklerinde kaynakları tükenmiş bir dünyada acı ve zorluklarla yaşayacağını düşünüp durdum ve bununla ilgili bir şeyler yapmak istedim. Bugüne kadar yetişkin öyküleri yazarak insanlara hayal kurdurmak, hikâyeler anlatmak ve soru sordurmak edebiyat serüvenimin öncelikli amaçlarıydı. Ancak dünyayı daha güzel bir yer yapmak için önce kendimde, sonra edebiyat serüvenimde bazı değişiklikler yapmalıydım. Önce vejetaryen beslenmeye geçtim ki et tüketerek eksilttiğimiz birçok kaynağın geri dönüşümüne küçücük de olsa bir faydam dokunabilsin. Sonra da Farkındalık Serisi’nin ilk kitabı olan Arıların Dişleri Yoktur öyküsünü yazmaya koyuldum. Serinin diğer kitaplarıyla birlikte çocuklara birçok farklı konuda dokunabilmeyi ve onların dünyayı daha iyi bir yer yapmasına katkıda bulunabilmeyi umuyorum.

• 2015 yılında Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü’ne layık görülen ödüllü bir yazarsınız. Bu ödüller hakkında düşünceniz nedir?

Bu ödülle kurduğum bağ çok özel, sadece aldığım ilk ödül olması sebebiyle değil, Türkiye’nin en köklü edebiyat dergisi olan ve aynı zamanda okurlar ve yazarlar için bir okul görevi gören bir edebiyat dergisinin ödülü olması sebebiyle benim için çok anlamlı. Ben bu ödülden sonra yazdığım her öyküyü büyük bir sorumluluk hissederek, kalemimi sürekli geliştirmeye çalışarak yazdım. Bu büyük sorumluluk aynı zamanda yazmaya devam etmek için büyük bir motivasyon aracı oldu. Dolayısıyla edebiyat ödülleri içinde ayrı bir yeri vardır bende Yaşar Nabi Nayır’ın. Diğer edebiyat ödüllerinde olduğu gibi tanınmış ya da kitabı basılmış yazarlara değil, belki de yazdıklarını henüz kimseye okutmamış genç kalemlere verilir, onlara yalnız olmadıkları hatırlatılır.

• Röportaj için teşekkür ediyorum Arzu Hanım.


İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir